25 Aralık 2011 Pazar

'IMF'ye Girecek Olursak Bağımsızlığımız Gider!'

Malezya'nın Müslüman Başbakanı Mahathir Muhammed ile NPQ dergisi adına Saudi Gazette'nin yayımcısı Fehim el– Hamid yaptı. NPQ dergisinin 2001 yılında yayınlanan 2'inci sayısındaki görüşmeyi önemine binaen alıntılıyoruz.

(Yazının orijinal başlığı: Küreselleşme, Kudüs ve İslam'a aykırı ilerleme üzerine )

NPQ: Boyuna Malezya'ya karşı uluslararası bir fesattan söz ediyorsunuz. fesat yüzünden çıktığını iddia ettiğiniz bu iktisadi bunalımın üstesinden gelmeyi nasıl başarıyorsunuz?

MAHATHIR: Ben dört değişik yönetim döneminde yaşadım. Sömürge döneminde İngilizlerin yönetiminde yaşadım; Malezya'yı işgal ettiklerinde Japonların yönetiminde yaşadım; Japonya benim eyaletini ile üç başka eyaleti Tayland'a devredince Tay egemenliği altında yaşadım. Sonra İngilizler geri geldiler ve biz, bağımsızlığı elde etmek için savaşıncaya kadar askerî bîr yönetim kurdular. Biz hep yabancılar tarafından ezildik. Dolayısıyla benden, onları sevmemi bekleyemezsiniz. Elbette içlerinden bazıları sonradan çok iyi davrandılar, Japonlar gibi. Bizi eleştirmekten geri durmamalarına karşın çok yardımcı oluyorlar. Ama batılılar, yalnız İngilizler değil, özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Malezya konusunda asla iyi bir lâf etmedi. Bilmiyorum neden? Onların yanlış bir iş yaptıklarını gördüğümüzde onları eleştiriyoruz, ama önce onlar bizi eleştirdikleri için. Bizim demokratik olmadığımızı söylüyorlar. Madem öyle, biz de, onlar demokratik olmayınca buna işaret ediyoruz. Siz de aynı şeyi yapıyorsunuz, diyoruz, o kadar. Döviz bunalımı örneğinde, onlar olmasaydı bunalım olmazdı; çünkü biz çok güçlüyüz. İktisaden, fînansal olarak çok güçlüyüz. Malezya'da insanlar çok para biriktiriyorlar her yıl GSYlH'nin yüzde 30'u tasarruf ediliyor. Her ay İşçi Yardımlaşma Kurumu için 1,5 milyar RM topluyoruz. Çok paramız var. Borç almıyoruz. Japonya'dan azıcık borç alıyoruz; ama dolarla değil. Birkaç ticari kredi dışında dolarla borç almıyoruz. Dolayısıyla ekonomimizin gerilemesi için hiçbir sebep yok. Paramız var, büyük bir ihracatçı ülkeyiz, tüccar bir ülkeyiz, dünyanın 18. büyük tüccar ulusuyuz. Paramız neden düşsün ki? Düştüyse, kasten saldırdıkları için düştü. Saldırdıklarını itiraf da ettiler. Peki, bize bunu niye yapıyorlar? Biz onlara ne yaptık? Bir de, IMFye gitmemizi istiyorlar. IMFye gidecek olursak ülkemizin ekonomisini ele geçirir; biz ise, bağımsızlığımızı yitiririz.

NPQ: IMFnin ilacının sizi daha çok hasta ettiğini söylemiştiniz.

MAHATHIR: Evet, çünkü o sırada başbakan yardımcısı maliye bakanıydı ve IMF başkanına çok yakındı. Camdessus ona belli önlemler almasını salık verdi. Maliye bakanım, onun öğüdüne uydu. Sonuç olarak ekonomi geriledi. Onun üzerine, bu yapılanları durdurmak zorunda kaldım. Biz böyle şeylerin peşinden gidemeyiz; kendi işimizi kendimiz görmek zorundayız. O yüzden döviz kontrolleri koyduk. Bugün ekonominin durumu çok iyi ve dünya, iyi bir canlanma sağladığımızı kabulleniyor. Uluslararası yardım peşinde değiliz, IMF'den bir şey istemedik. Japonya'dan biraz borç para aldık; hepsi bu.

NPQ: Malezya'nın kendi ayakları üzerinde durduğunu söyleyebilir miyiz artık? MAHATHIR: Evet, söyleyebiliriz. Buna gücümüz var. NPQ: Gelecekte yeni fesatlara karşı hazırlıklı mısınız?

MAHATHIR: Evet, hazırlıklıyız. Elbette her seferinde kazanacağımızdan emin olamayız; ama bu tür şeylerle nasıl başa çıkılacağı konusunda biraz tecrübemiz var.

NPQ: Ülke çöküşe bu kadar yakınken bunalımı nasıl yönettiniz?

MAHATHIR: Bize nasıl saldırdıklarını inceledik. Bize, paramızı alarak ve satarak saldırıyorlar, böylece paramızın değeri geriliyordu. Yapmamız gereken, paramızın onların eline geçmesini engellemekti. Banka sistemi aracılığıyla bankalara şunu söyledik: Yabancılara ait herhangi bir parayı herhangi bir başka yabancıya aktarmayacaksınız. Bu parayı, Malezya'da bir şeyler satın almak için kullanabilirsiniz; ama aktaramazsınız. Aktaramıyorsunuz, kimseye satamayacak, kimseye ödünç veremeyeceksiniz demektir. Para alan olmayınca satamıyorlar. Bu kadar basit. Ama bunu nasıl yapacağımızı öğrenmek için, parayı nasıl hileyle yönlendirdiklerini incelememiz gerekti. Bunu inceleyip, paramızı satmalarını engellemek için bir yol tasarımlamak biraz zamanımızı aldı.

NPQ: Küreselleşmeyi şiddetle eleştiriyor, bizi yoksullaştıracağını söylüyorsunuz. Küreselleşme konusundaki felsefeniz ne?

MAHATHIR: Bir felsefem yok. Onların istedikleri şey, her ülkenin yabancı şirketlere kayıtsız şartsız izin vermesi. Genellikle sınırlarımızı, iktisadî çıkarlarımızı korumakta kullanırız. Bugün bir otomobil sanayimiz var. Bir otomobil sanayimizin olabilmesinin sebebi, ithal malı otomobillere çok yüksek, yüzde 300'ü bulan bir vergi koymamızdır. Ayrıca çok küçük bir vergi taşıyan kendi otomobilimizi üretiyoruz. O nedenle bizim otomobilimiz çok ucuz. Yapımının epeyce pahalı olmasına karşın ithal malı otomobiller artı vergiyle hâlâ rekabet edebiliyor. Böylece kendi otomobilimizi üretebiliyoruz ve bugün bu araba, ülkenin en çok satan otomobili. Yıllar geçtikçe etkin hale geldik. Artık otomobillerimizi başka ülkelere ihraç edip onlarla rekabet edebiliyoruz. Ama başlangıçta korumaya ihtiyacımız var. Diyelim ki hiç korumanız yok, ithal malı otomobillere vergi yok. Onların otomobilleri, milyonlarca otomobil ürettikleri için çok ucuz olacaktır. Biz topu topu 250.000 dolayında otomobil üretiyoruz. O yüzden bizim maliyetlerimiz daha yüksek, onlarınki daha düşük. Küreselleşmede, sınırları indirmek zorundasınız. Onların otomobilleri, içeri girip bizim otomobillerimizle rekabet edecek; sanayimiz ise yok olacak. Bunu bankacılıkta da yapmak istiyorlar. Bankalarının, içeri girip bizim bankalarımızla rekabet etmesini istiyorlar. Onların bankaları çok büyük. Başka bankalarla birleşip, gittikçe daha büyük hâle geliyorlar. Her banka, Malezya'nın kendisinden çok daha zengin. Onların, para kaybetmeye aldırdığı yok. Burada kaybettiler mi, başka yerde telâfi ederler. Bizim bankalarımız açısından, örneğin, faizi azaltmaya çalışarak rekabet edersek para kaybeder, kapamak zorunda kalırız. Bankayı da onlar satın alırlar. O zaman bütün bankalar onlara ait olur. Küreselleşmeden anladıkları bu.

NPQ: Küreselleşmede hiç mi olumlu bir öge bulmuyorsunuz?

MAHATHIR: Yatırımların içe akımı gibi bazı olumlu öğeler var. Bir sürü fabrikamız var. Bazıları yabancılara ait, yüzde 100'üne yabancılar sahip. Halkımıza istihdam sağladıkları için, fabrikaları getirmelerine, imalât sanayilerini burada kurmalarına izin veriyoruz. Ancak ürettiklerini ihraç etmek zorundalar. Bunlar yerel tüketim için değil. Yerel tüketim için satış yapmak istiyorlarsa, yerel ortaklarının olması gerekiyor. Ama yüzde 100 yabancıysanız o zaman ihracat yapmak zorundasınız, ihracat yaptığınızda yabancı para getirirsiniz.

NPQ: DTÖ konusunu ne yapacaksınız?

MAHATHIR: Onlara karşı ısrarla şunu savunduk: Küreselleşme istiyorsanız, sınırları kaldırmak istiyorsanız bunu yavaş yavaş yapmanız gerekir ki, bizim de buna uyum göstermeye vaktimiz olsun. Bankalarımızı, imalât sanayimizi yetiştirin ki, onlarla rekabet etmeye gücü yetsin. Şu var ki, onların bankalarıyla rekabet edebileceğini düşünmek, bana zor geliyor. Onların bankaları dev gibi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder