25 Şubat 2012 Cumartesi

KCK OPERASYONLARI


KCK'yı anlamanız için daha kaç kişi ölmeli?
KCK operasyonları kapsamında Prof. Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu'nun tutuklanması tartışmayı alevlendirdi.
Operasyonlara sıcak bakanlar bile 'Ne oluyoruz' demeye başladı.
Konu defalarca gündeme geldi ama görünen o ki hâlâ anlaşılmamış.


KCK'ya geçmeden birkaç cümle ile Güneydoğu'daki güncel gelişmeleri not etmekte fayda var.

Kazan ve Kavaklı operasyonları çok başarılıydı. Hava harekâtları sonuç alıyor. Bölgede hareketlilik sürüyor. (Gerçi Oğul Vadisi'nde PKK'lıların varlığı bilindiği halde oraya operasyon yapılmadı.)

Tabii şunu da not edelim.

Karayılan son demeçleriyle 'İmralı ile görüşüp işi bitirelim' diyenlerin yanıldığını teyit etmiş oldu. Karayılan ayrıca 'Bask modeli olsun silah bırakabiliriz' diyor.

Aslında yaptığı 'laf cambazlığı'ndan başka bir şey değil. Çünkü sözlerinin anlamı 'Bölgeyi bizim yönetimimize verin' demek.

Gelelim son dalgaya.

Maalesef KCK'ya sempatiyle bakan meslektaşlarımız önyargılı. Oysa örgütün kendi metinleri, sözleşmeleri, avukat görüşmeleri her şeyi açıkça ortaya koyuyor.

Öncelikle şunu düzeltelim.

KCK, PKK'nın şehir yapılanması değil. PKK'nın üzerinde alternatif bir devlet örgütlenmesidir.

PKK, döneme ve siyasi gelişmelere göre örgütlenme yapısında defalarca değişikliğe gitti. 1990'ların başında 'gerilla safhası'na önem verirken 2000'lerden itibaren Türkiye'nin demokratik dönüşümü nedeniyle yeniden yapılandı.

2002 ve 2003'te önce KADEK sonra da KONGRA-GEL ismini alan örgüt 4 Nisan 2005'te tekrar PKK oldu.

Bir süre sonra değişikliğe uğrayarak bugünkü KCK oldu.

PKK, 2002'deki 8. Kongre'de 'klasik zor teorisi'nde kalamayacağına karar vererek 'meşru savunma stratejisi'ne göre hareket etme kararı aldı.

Bunun anlamı şuydu: Öcalan'ın 'üçüncü alan' teorisine göre toplumsal örgütlenmenin esas alınacağı bir vizyon hedeflenmeliydi. Bu taktik gereği de o dönemde Öcalan, uzlaşmacı bir profil çizdi.

26 Ekim 2003'teki kongreden sonra da silahlı eylemler yanında kitlesel şiddet eylemleri (serhildan) ağırlık kazandı. Bir yandan da kitlenin organizesi için Demokratik Toplum Koordinasyonu kuruldu. Adı sonradan TÜDEK ve KKK/TM olarak değişti. Yeni sistem Bahoz Erdal'ın tanımıyla 'devletçi sistemin alternatifi'ydi.

PKK bu dönemde silahlı eylemler yanında özerkliğe giden yolda siyasal baskı unsuru olma veya devlete alternatif model sistemler kurmayı planladı.

16-22 Mayıs 2007'deki 5. Genel Kurul'da KKK sistemi yerine KCK, 'Kürdistan Topluluklar Birliği' kuruldu.

Tarihsel gelişimi özetledim çünkü KCK ansızın ortaya çıkan bir yapı değil.

KCK'yı ısrarla sivil toplum kuruluşu göstermeye çalışanları ikna eder mi bilmiyorum ama bizzat teorisyeni; yani Öcalan diyor ki: 'KCK illegal bir yapılanmadır, başı da Kandil'dedir."

3 Mart 2010'daki avukat görüşmesinde ise 'KCK ise tamamen farklıdır, illegal bir yapılanmadır. Silahlı güçleri vardır' diyor.

Ayrıca KCK'nın 'deşifre olduğunu' söyleyip DTK'nın ön plana çıkması gerektiği talimatını veriyor. 9 Temmuz 2010'daki görüşmede 'KCK'ya eleman temini için siyaset akademileri kurulsun' diyor.

Maalesef yanlış yönetilen açılım sürecinde PKK bir yandan siyasal alanda elini güçlendirirken bir yandan da KCK yapılanmasıyla eleman kazandı.

Operasyonları eleştirenlerin yanıldığı bir nokta var. KCK'nın silahlı mücadeleden siyasallaşmaya geçişin adı olduğunu ispat edecek veriye sahip değiliz.

Fakat KCK'nın PKK'yı da içine alacak şekilde şehri ve kırsalı kapsayan üst örgüt olduğunun delilleri mevcut.

İddianameler somut örneklerle dolu.

Mesela MASAK raporuna göre BDP'li belediyeler 'devrim vergisi' adı altında her yıl 28 milyon lirayı PKK'ya aktarıyor. Eğer 'terörü finanse etmek' suç sayılmıyorsa o zaman başka.

Siyasetçilerin, belediye başkanlarının KCK komiserlerinin elinde nasıl oyuncak oldukları da dosyanın delil klasörlerinde mevcut.

Şehir eylemleri, saldırılar, karakol basma talimatları, canlı bombalar da KCK'nın işi.

O yüzden olayı 'şu tutuklandı, bu gözaltında' şeklinde değil de özü itibarıyla tartışmakta fayda var.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder