Nerdeyse
herkes sütü sağlıklı bir gıda olarak biliyor. Fakat son yıllarda süt miktarının
artması için hayvanlara büyüme hormonu verilmesi, sütlere homojenizasyon ve
yüksek ısı (UHT) teknolojilerinin uygulanması ile süt sağlıklı bir gıda olmaktan
çıkıp hastalık saçan bir gıda haline dönüşmüştür. Brusella ve tüberküloz gibi
hastalıkları önlemek bahanesiyle sütün raf ömrünü artırmaya yönelik bu işlemler
otizm, hiperaktivite, astım, egzema, otoimmün hastalıklar ve kanserler gibi
insan sağlılığını önemli ölçüde tehdit eden kronik hastalıklara yol
açabilir.
Well
Being Journal dergisinin 2005 Mart baskılı sayısında yayınlanan ve Jeffrey M.
Smith tarafından yazılan “Got Hormones? (Hormonunuzu aldınız mı?)” başlıklı
makalesinin çevirisi ABD’de yaşayan Egzersiz ve Beslenme Uzmanı Serkan Yimsel
tarafından yapılmıştır.
Dikkat
hormonlu sütler kanser yapabilir!
Pastörize süt
firmalarının çıkar amaçlı işlemleri arasında insan ve hayvan sağlığına en
zararlı olanı, hiç kuskusuz “recombinant bovine growth hormone-rbGH” adı verilen
hormonların süt veren ineklere enjeksiyon edilmesidir. rbGH hormonu, basitçe
genetik mühendisliği yolu ile keşfedilen ve sığırların yaklaşık %10-15 oranında
daha fazla süt vermesine yol açan bir ilaçtır. Bu ilacın nereden geldiğini
araştırdığımızda ise, dünyayı en çok kirleten anonim şirketi olarak bilinen,
ilaç, endüstriyel madde, tarım malzemeleri ve genetik araştırmalar üzerine un
yapmış Monsanto firmasının bu ilacın da arkasında olduğunu
görüyoruz.
1993’te
onaylanan ve 1994’ten beri kullanılmakta olan bu ilacın geçtiğimiz günlerde
yapılan bir açıklamada Amerika’da on-binlerce sığıra enjekte edildiği ve simdi
Kanada dahil diğer teknolojisi ilerlemiş ülkelerin de yavaş yavaş kapısını
zorlamaya başladığı belirtildi. Bir diğer adi Posilac olarak bilinen bu
ilacın kullanılmasının azaltılmasına yönelik bütün çevreci kampanyalara rağmen
Monsanto firması Kasım 2004 tarihinde yaptığı bir açıklama ile ürün satışlarında
%70’lik bir artış olduğunu beyan ederek bu ilacın satışını durdurmaya hiç de
niyetli olmadığını gösteriyor.
Amerika’da
ilaç ve yiyecek ile ilgili piyasaya sürülen her ürünün FDA (Food and Drug
Administration) denilen bir hükümet denetim kuruluşunun onayını alması
gerekir.
Bu iyi
güzel de, garip olan, FDA adlı kuruluşun ilaç ve yiyecek firmalarına, ürünlerini
kendilerinin test etme ve kendi bilim adamlarını kullanarak sağlığa zararının
olup olmadığını kanıtlama izni vermesidir.
Bu durum
Monsanto ve diğer büyük anonim şirketlerine, taraflı bilim adamları kullanarak,
testleri istedikleri gibi yönetme ve değiştirme imkanı veriyor. Nitekim
Monsanto’nun rbGH hormonunun sığırlara zarar vermediğini gösteren testlerinde
hasta olan sığırları deney sonuçlarına almayarak kendisini temize çıkardığı
biliniyor, ancak kanıtlanamıyor.

Herşeyden
önce sığırlara hangi nedenle olursa olsun fazla miktarda ve çeşitte antibiyotik
verilmesi sadece sığırların değil, insanların sağlığı için de çok
zararlıdır.
Bildiğiniz
gibi bugün veterinerlikte kullanılan hayvan antibiyotiklerinin birçoğu,
insanlarda kullanılan antibiyotiklere büyük benzerlikler gösterebiliyor. Bu
nedenle sığırlara sürekli antibiyotik verildiğinde zamanla sığırların
vücudunda yasayan zararlı bakteriler ve mikroplar bu antibiyotiklere dayanıklı
hale gelirler.
Biz bu
sığırların etini yiyip sütünü içtiğimiz zaman antibiyotiklerin öldüremediği bir
miktar bakteri veya mikrop bizim vücudumuza geçeciktir. Bu durumda
hastalandığımızda doktorumuzun bize verdiği reçetede bulunan antibiyotiği
kullanmamız bir ise yaramayacaktı r çünkü vücudumuzdaki zararlı bakteri ve
mikroplar bu antibiyotiğe karsı büyük ihtimalle bağışıklık kazanmış duruma
gelmiştir.
Antibiyotiklerden
sonra tarafsız ve çevreci bazı bilim adamlarının dikkatini çeken diğer bir
konunun, rbGH hormonunun sığırların gebeliğini nasıl etkilediği konusu olduğunu
görüyoruz. Bu bilim adamları araştırmalarında sözü edilen hormonun sığırlarda
gebeliği engellediğini ortaya çıkarınca Monsanto anonim şirketinin
araştırmacıları hemen bu konuda kurnazca bir plan başlatıyorlar.
Bu plana
göre hileli bir araştırmada denek olarak doğurmak üzere olan sığırlardan
örnekler topluyorlar. Bu durumda tabii ki sonuç, hormonun sığırların gebeliğine
zararı olmadığı yolunda çıkıyor. Sonuçta FDA kime inandı dersiniz? Tabii ki daha
güçlü ve zengin olan Monsanto şirketinin araştırma sonuçlarına! Monsento’nun
Posilac ya da rbGH hormonunun sığırlara enjeksiyonundan sonra içtiğimiz süte
gecik geçmediği konusunda yaptığı araştırmalar, yine şimdiye kadar bahsettiğimiz
araştırmalarda olduğu gibi kurnazlık ve hilelerle doludur. Enjeksiyonlu
sığırlardan gelen sütün temiz olduğunu ispatlamaya çalışan Monsanto’nun bilim
adamları, sığırlara normal değer olan 500 miligram ilaç yerine sadece 11
miligram ilaç şırınga ederek deneylere başlıyorlar. Bununla kalmayıp normal
suresi yarim saat ila 1 saat arasında değişen şutun pastörizasyon (ısıtma)
işlemlerini yaklaşık 120 defa arttırıyorlar.
Bu
nereden baksanız en az 3 gün boyunca sütü kaynatmak anlamına gelir ve bu kadar
sureden sonra o süte artık süt denilir mi, bu bir tartışma konusudur! Bütün bu
işlemlere rağmen deney sonunda elde edilen sütte ineğe şırınga edilen ilacın
%81’inin hala süte geçebildiğini görüyorlar.
Bu sonuç
eğer medyaya yansır ise Monsanto’nun hormonu satabilme oranı çok düşeceği
aşikardır elbet. Bunun üzerine hemen yeni bir araştırma başlatan bilim adamları,
bu sefer hormonu ineğe şırınga etmek yerine, protein tozlu süt hazırlar gibi,
toz haline getirilmiş hormonu süte karıştırıp pastörizasyon fırınlarına
veriyorlar ve bu kez tam 146 defa daha uzun bir süre ısıtıyorlar.
Sonunda
istedikleri sonuca ulaşarak hormonun %90’ini yok edebiliyorlar. Bu sonuçlara
inanan FDA pastörizasyon sırasında hormonun büyük bir çoğunluğunun yok
edildiğini ve hormonlu ineklerden gelen şutun bir tehlike olusturmadığını halka
duyuruyor.

Annelerimizin
bizler genç yaslarda iken yatmadan önce bir bardak inek şutu içmemizi
önermesinin nedeni de bundandır. Peki problem bunun neresinde diye sorduğunuzu
duyar gibiyim. Araştırmalara göre IGF-1 faktörünün vücudumuzda doğal değerlerin
üzerinde bulunması, özellikle belli yaslarda kanser riskini büyük ölçüde
arttırabiliyor.
Nitekim
bilim adamları, 45-50 yaslarındaki bayanlarda yüksek IGF-1 faktörünün meme
kanseri riskini 7 kez, erkeklerde ise prostat kanseri riskini yaklaşık 4 kez
daha fazla arttırdığını belirtiyorlar. IGF-1 faktörü doğal inek sütünde
vücudumuzun kullanabileceğ i oranlarda bulunurken, ne yazık ki pastörizasyon
sonrasındaki sütte arttığı gibi, üstüne üstlük rbGH hormonunun kullanılması
durumunda bu artış kat kat daha fazla artabiliyor. Bu artış, artık o kanser
riski rakamlarını ne kadar arttırır kim bilir?
Simdi
hikayemizin “hem suçlu hem güçlü” kısmına geldik. rbGH hormonu ile kanser
arasındaki bu ilişkiyi bir haber programıyla halka duyurmak isteyen Amerika’nın
unlu FOX TV istasyonunun iki haber muhabiri, programı televizyondan kaldırmak
isteyen Monsanto firmasıyla mahkemeye gitmek zorunda kalıyorlar. Yukarıda
bahsettiğim hileli deneyde rbGH hormonunun %90’inin pastörizasyonda
kaybolduğunu öne suren Monsanto’nun güçlü avukat gurubu, tabii ki duruşmadan
kazanan taraf olarak çıkıyor ve halka gerçeği duyurmak isteyen iki haber
muhabirinin kendilerine yaklaşık 1 milyon dolar tazminat ödemek zorunda
bırakıyorlar. Bununla kalmayan Monsanto, araştırma ve delilleri FOX TV
istasyonundan alarak yok ediyor ve her iki haber muhabirini de işten
attırıyorlar
.
Bugün
Amerika’daki pastörize kutu sütlerin yaklaşık %15’i hormon enjekte edilmiş
sığırlardan gelmektedir. Bir kişim çevreci sut ve mandıra şirketleri kampanyalar
yürütmekte ve bu hormonu kullanmamaktadı r. Ancak şurası bir gerçektir ki,
Monsanto firmasının son sene içerisinde %70 oranında daha fazla sipariş alması,
bu hormonun yavaş yavaş %15’lerden daha yukarıda bir oranda kullanılacağına
işaret değil midir?
Yazarın
bahsettiği konular içerisinde en ürkütücü olan ise, su an Monsanto firmasının
genel müdürü pozisyonunda olan kişinin, bir zamanlar Amerikan hükümetinin
yiyecek ve ilaç kalite kontrol organizasyonu FDA’ da yardımcı mudur olarak
çalışıyor olmasıdır!!!
Piyasadaki sütlerin sakıncaları
Sütün pastörizasyonu ve süte yüksek ısı (UHT) uygulanması bazı hastalık yapan bakterileri ortadan kaldırırken faydalı bakterileri (probiyotikleri) de yok etmektedir.
Homojenize edilmiş sütler (Kutu sütleri) ise çok daha büyük bir sorundur. Çünkü homojenizasyon sırasında sütün bir 2.5 cm2’sine 1 ton civarında bir basınç uygulanmakta ve süt proteinlerinin moleküler yapısı büyük ölçüde değişmektedir.
Molekül yapısı değişmiş proteinler immün sistemi aşırı uyararak çocuğun ileriki yaşamında Tip ( diabet, astım ve mültip) skleroz gibi otoimmün (kendi dokularını tahrip edici) hastalıklara yol açmaktadırlar.
Kaymak bağlamayan, ekşimeyen ya da kesmeyen süt ya da yoğurt doğal değildir.
Sütten çok mayalanmış süt ürünleri (tam yağlı yoğurt, tam yağlı peynir) tercih edilmelidir
Kefirle mayalanmış süt çok yararlıdır.

Hangi süt tüketilmeli?
Mümkünse günlük mandra sütü tüketilmelidir.
Sütü alınan hayvanın meralarda otlamasına ve suni yem yememesine dikkat edilmeli
Temiz olduğuna güveniyorsanız (!) sokak sütçüsünden de süt alabilirsiniz.
Şehirdeki en iyi olabilecek seçenek günlük pastörize şişe sütleridir.
Uzun ömürlü homojenize kutu sütlerini kesinlikle kullanmayınız.
Süt ya da yoğurt ekşimesin ya da kesilmesin diye işlemler nedeni ile süt içindeki probiyotiklerin tümüne yakını kaybolmaktadır.
Sadece ekşiyen ve/veya kesilen süt ve yoğurtları yiyiniz (bulursanız!! !)
En iyisi bunları kendiniz yapın (O kadar kolay ki!)
Not: Bu yazı Arca Atay tarafından gönderilmiştir.
Taprak Onur Yaşam Copyleft 2008
REFERANSLAR
1. Got Hormones?, yazan Jeffrey M. Smith, Well Being Journal ergisinin 14’e 2 baskılı şayisi
2. rbGH Hormonu ve IGF-1 faktörü ile ilgili bazı web adresleri:
a) http://www.shirleys -wellness- cafe.com/ bgh.htm
b) http://www.ejnet. org/rachel/ rehw454.htm
c) http://www.gettingw ell.com/drug_ info/nmdrugprofi les/nutsupdrugs/ ins_0
303.shtml
3. Vücut yağlanmasına çözüm, yağsız beslenmek mi, yazan Serkan
Yimsel
4. Stedman’s Medical Dictionary
5. Tip Sözlüğü, 9. Baskı, yazan Prof. Dr. Pars Tuğlacı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder